AYDOĞAN
VATANDAŞ “Eğer Selçuklular olmasaydı ne Osmanlı, ne Atatürk, ne
de modern Türkiye Cumhuriyeti olurdu.” Bu sözler Amerikalı bir
Selçuklu araştırmacısına, Katherine Branning’e ait. Branning aynı
zamanda Alaaddin Keykubat’ın eşi Mahperi Hatun ile ilgili bir roman
yazıyor.Katharine Branning, 20 yıldır Anadolu’daki tüm
kervansarayları tek tek incelemiş bir İslam sanat tarihçisi.
Bir Anadolu âşığı demek belki daha doğru olur. Selçuklu sanatı ve
mimarisi konusunda dünyadaki belli başlı uzmanlardan biri. Halen New
York’ta yaşıyor; ama yılın 1 ayını mutlaka Anadolu’da geçiriyor.
Kayseri, Konya, Amasya, Tokat, Erzurum, Erzincan’ı geziyor, tarihî
binaları inceliyor, insanlarla konuşuyor.
Katharine Branning, Amerika’nın orta batısında doğmuş. Paris
Üniversitesi, Sorbonne ve Ecole du Louvre üniversitelerinden mezun
olmuş. Akademik kariyerini İslamî sanatlar üzerine yapmış. Paris’te
Fransız Mimarlık Enstitüsü’nde kütüphane müdiresi olmuş. Prof. Talat
S. Halman ile Türk dili ve edebiyatı üzerine çalışmış. Şu anda New
York’ta Fransız Büyükelçiliği’nin kültür hizmetlerinin yürütüldüğü
French Institute ve Alliance France adlı kuruluşun üst düzey
yöneticisi. Anadolu’ya ilgisi öğrencilik yıllarına uzanıyor.
Paris’teki eğitimi sırasında binlerce slaytı incelemek zorunda
kaldığı sıralarda, Sivas’taki Gök Medrese’yi görmüş ve şöyle demiş:
“Ne yapıp etmeli, mutlaka bu konuda daha fazla şey öğrenmelisin.” 20
yıllık macera böylece başlamış. Türkiye’ye ilk kez 1976 yılında
gidilmiş: “Orada inanılmaz şeyler hissettim. İnsanların
cömertliğini, sıcakkanlılığını, nezaketini gördüm. Anadolu’da
insanlar tanımasalar da selam verdiler bana, ben de onlara verdim.”
diyor. Katharine Branning, ‘turkishhan.org’ adlı web sitesini de
işte bu araştırma sonrasında hazırlamış. Her yıl bir aylığına
Türkiye’ye geliyor. Genelde İç Anadolu’yu geziyor: “5-6 gün
İstanbul’da kalıyorum. İstanbul şehirlerin kraliçesi; ama ben daha
çok Orta Anadolu’ya gidiyorum. İnsanlarla konuşuyor, onlarla vakit
geçiriyorum.” Katharine, Türkiye’de onlarca unutamadığı anısı
bulunduğunu belirterek, anlatmaya başlıyor: “Anadolu’da. Kayseri’de
İlyas Subaşı adında bir şair ve yazar vardır. Kayseri tarihçisidir.
Kayseri’de bir kitapçıda kitabını gördüm. Bu kitap çok ilgimi
çekmişti. Kitap, çağlar boyunca Kayseri’nin tarihini anlatıyordu.
Kitabını okuduğum zaman yıllardır web sitemde yapmak istediğim şeyi
yaptığını anladım.” Katharine Branning, geçen yıl Kayseri’ye
geldiğinde Subaşı’nın evinde de bir gün misafir kalmış. İsmini
telaffuz etmekte zorlandıkları için ‘Kadriye’ diye çağırmışlar
kendisini: “Kadriye ismiyle yeniden doğmuş oldum böylece. Adım
Amerika’da Katharine, Anadolu’da Kadriye.” İlyas Subaşı,
Branning’den, son 20 yıl içinde Türkiye’de gördüğü, tecrübe ettiği
her şeyi yazmasını istemiş. Bu tekliften çok memnun olan Branning,
20 yıldır tuttuğu notları kitaplaştırmaya başlamış.
Anadolu’daki tarihî eserler içinde kervansaraylara hayran kalan
Katharine Branning, “Bu binalara bakarak Türklerin ne denli güçlü,
dürüst ve dosdoğru, mert insanlar olduklarını anlayabilirsiniz.”
diyor. Gezip incelediği 40 kervansarayı web sitesinde tanıtan
Branning, en çok Tokat’taki kervansarayı sevmiş: “Tokat Pazar’da bir
kadın tarafından yapılan hanı 1993 yılında ziyaret ettim. Hanları
ziyaret ettiğimde orada 1 gün kalır ve onlarla arkadaş olurum.
‘Böylesi bir bina yaptıracak gücü, parası, vizyonu, amacı olan bir
kadın kimdi?’ diye düşünmeye başladım. Ben modern bir kadın olarak
bile, böyle bir binayı yaptıramam diye düşündüm. Bu kadının kim
olduğunu araştırmaya başladım. Alaaddin Keykubat’ın 2. karısı
Mahperi Hatun olduğunu öğrendim. Şu anda bu kadınla ilgili bir roman
yazıyorum.” Selçuklu, Osmanlı mimarisinin en çok beğendiği tarafın
ise Hıristiyan mimarisinde olduğu gibi azizlerin görüntülerine
benzer noktaların bulunmaması olduğunu söylüyor Branning: “Selçuklu,
Osmanlı mimarisinde böyle şeyler yok. Bu mimari her insana
anlayabileceği, hissedebileceği şeyler veriyor. Ben bir
Hıristiyan’ım, kiliselere gittiğimde bu gördüklerimden rahatsız
olmuyorum, sadece bunun bana suni geldiğini söylemek istiyorum.”
Selçukluların attığı temel üzerinde yaşıyorsunuz
“Selçukluların bu dönemde Amerikalılara çok benzediğini
düşünüyorum. Bu ülkenin temellerinde, çok büyük bir toplum, devlet
ve kültür meydana getireceklerini söyleyen harikulade zeki adamlar
var. Onları Selçuklulara benzetiyorum. Başka kültürlere toleranslı,
güçlü devlet yapısına sahip, eğitimi, ticareti destekleyen bir
toplumdu Selçuklular. Eğer onlar olmasaydı, ne Osmanlılar, ne
Atatürk ne de siz şu an yaptıklarınızı yapamazdınız. Selçuklu
mimarisine bakıldığında onlarca mil uzaktan görülebilen, çok güçlü,
kendini kabul ettiren binalar görürsünüz. Bu binalar içinde beni en
çok etkileyen ise kervansaraylar oldu. Selçuklu sultanları yollar,
köprüler yaptırdılar, buraya gelen insanların güvenliklerini
sağlamak için çalıştılar.”
|